1 .2 .3 .5 .6 .7 .8 .9 .10 .11 .12 .13 .14 .15 .16 .17 .18 .19 .20 .21 .22 .23 .24 .25 .26 .27 .28 .29 .30
İstanbul'daki yeniçerilerin ulûfelerini zamanında
alamamalarını bahane ederek çıkardıkları isyanlar
doğrudan sarayı hedef almıştır. Fesat yuvası hâline gelen
Yeniçeri Ocağı'nı düzenlemek isteyen II.
Osman (1618-1622) yeniçerilerin hışmına uğramış, isyancılar
sarayı basmıştır. Yeniçeriler, Genç
Osman'ı tahttan indirerek yerine, III. Mehmet'in kardeşi I.Mustafa'yı
getirmişler ve bununla da
kalmayarak, Genç Osman'ı Yedikule Zindanlarında katletmişlerdir.
Bu olay yeniçerilerin bir padişahı
tahttan düşürüp, katletmelerinin ilk örneği olması açısından
dikkat çekicidir.
Yeniçerilerin başa geçirdiği I.Mustafa'nın bir yıl sonra ölmesiyle,
Osmanlı tahtına IV. Murat geçer
(1623-1640), genç padişah, hâkimiyetinin ilk on yılında
devlet idaresindeki inisiyatifi valide Kösem
Sultan'a bırakmış ve güçlenene kadar fesat çıkaranlara karşı
tedbirli davranmıştır. Ancak saraydaki
huzursuzluk ve Anadolu'da yeniden patlak veren isyanların
tehlikeli boyutlara ulaşması üzerine
1632'de duruma müdahale eden IV. Murat, kısa zamanda otoriteyi
tesis etmiştir. Sert tedbirlerle
nifak çıkaranları, şeyhülislâm ve kardeşleri de dahil, öldürtmekten
çekinmemiş, boşalan devlet
hazinesini yeniden çeki düzene koymuştur. Toparlanan Osmanlı
Devleti, Bağdat'ı ele geçiren İran'a
savaş açtı. IV. Murat, ünlü seferiyle Bağdat'ı geri aldı
(1638). İran ile yapılan Kasr-ı Şirin
Antlaşmasıyla (1639), bugünkü sınırlara yakın olan Türk-İran
sınırı yeniden çizildi.
1640'ta, IV. Murat'ın ölmesi üzerine yerine kardeşi I. İbrahim
geçti(1640-1648). Fakat onun sekiz
yıllık saltanatında devlet her açıdan kötülemeye başlamıştı.
Sonunda 1648 yılında o da öldürüldü ve
çocuk yaştaki IV. Mehmet Osmanlı tahtına çıkarıldı (1648-1687).
Harem ve Yeniçeri Ocağı devlet
işlerine istedikleri gibi müdahale eder olmuşlardı. Bu kötü
gidiş 1656'da Köprülü Mehmed Paşa'nın
sadrazamlık vazifesine getirilmesine kadar devam etti.Köprülü
Mehmet Paşa ve onun ailesinden olan
diğer sadrazamlar XVIII. yüzyıl başlarına kadar Osmanlı
Devleti'nin idaresinde belirleyici bir rol
oynamışlardır. Köprülüler Devri olarak bilinen bu dönemde
geçici de olsa bir istikrar sağlanmış ve
Osmanlılar son fetihlerini bu devirde gerçekleştirebilmişlerdir.
Köprülü Mehmet Paşa, içerde
sükûneti sağladığı gibi, Venediklilerin eline geçmiş olan
Bozcaada ve Limni'yi geri alıp, Çanakkale
Boğazı'nı ablukadan kurtardı. Köprülü Mehmet Paşa öldüğünde,
padişah yine geniş yetkilerle oğlu
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'yı sadarete getirdi(1661). Erdel işlerine
karışan Avusturya'ya karşı
başlatılan savaşta Fazıl Ahmet Paşa, Uyvar'ı fethetti.
Avusturya yapılan anlaşmayla, Erdel ile Uyvar
ve Neograt kalelerinin Osmanlı hâkimiyetinde olduğunu kabul
etti. Uzun süredir kuşatılan, Venedik'in
elindeki Girit, Kandiye Kalesi'nin düşmesiyle Osmanlı hâkimiyetine
girdi(1669). Lehistan'a yapılan
sefer sonucunda Podolya da Osmanlı topraklarına katıldı (1676).
Büyük başarılara imza atan Fazıl Ahmet Paşa'nın genç yaşta
ölmesi üzerine, IV. Mehmet,
Köprülü'nün damadı Kara Mustafa Paşa'yı sadrazamlığa
getirdi(1676).
Kara Mustafa Paşa, Çehrin'i ele geçirdi (1678). Bu zaferden
sonra, Ruslar, Dinyeper nehrinin
sağında kalan toprakları Osmanlılara bırakmak zorunda kaldıkları
ilk anlaşmayı Türklerle yapmıştır
(1681). Zaferlerin devamı getirerek Osmanlı'yı yeniden Avrupa'daki
en geniş sınırlara ulaştırmak
isteyen Kara Mustafa Paşa, Orta Macaristan'da, Katolik Avusturya'ya
karşı isyan eden Protestan
Macarları himayesine aldı. İmre Tököli Osmanlılar tarafından
Orta Macaristan kralı olarak tanındı.
Mustafa Paşa, büyük bir orduyla Viyana'ya sefer düzenledi.
Kanuni'nin ele geçiremediği
Avusturya'nın merkezi Viyana'ya karşı başlatılan bu ikinci
sefer boyunca Osmanlılar hiçbir
direnmeyle karşılaşmadılar. 1683'te kuşatma başladığında,
Avusturya imparatoru çoktan şehri
terketmişti. Ancak kuşatmanın uzun sürmesi, Lehistan ve Alman
askerlerinin, şehrin imdadına
yetişmesiyle neticelendi. İki ateş arasında sıkışan Kara
Mustafa Paşa, büyük bir bozguna uğradı.
(12 Eylül 1683). Osmanlılar Belgrat'a kadar geri çekilmek
zorunda kaldı. Viyana bozgunu,
sadrazamın Belgrat'ta hayatına mal olmuştu. Osmanlı devletine
karşı Avusturya, Lehistan, Malta,
Venedik ve son olarak Rusların katıldığı(1696) büyük bir
ittifak oluşturuldu. Osmanlılar dört cephede
bu ittifaka karşı mücadele verdiği sırada, içte de
huzursuzluk artmaktaydı. IV. Mehmet tahttan
indirilmesiyle yerine II. Süleyman (1687-1691) , II.Ahmet (1691-1695)
devirlerinde huzursuzluk devam
etti. Bu dönemde yine bir Köprülüzade olan Fazıl Mustafa Paşa,
ordu ve maliyeyi düzene koymaya
yönelik başarılı icraatlerde bulunmuş ise de aynı aileden Hüseyin
ve Nu'man Paşalar, sadaret
makamında başarı sağlayamamışlardı.
II. Mustafa (1695-1703), Viyana bozgunu ve ardından gelen toprak
kayıplarını önlemek amacıyla üç
kez Avusturya'ya sefer düzenledi, ilk iki seferde kısmen başarı
sağlandıysa da son seferde Osmanlı
ordusu Zenta denilen yerde bozguna uğradı. Bunun üzerine İngiltere'nin
araya girmesiyle Osmanlılar,
ittifak güçleriyle Karlofça Antlaşması'nı imzalamak zorunda
kaldı (26 Ocak 1699). 25 yıl için geçerli
olacak bu anlaşma sonunda, Avusturya'ya Macaristan'ın büyük
bir bölümü ve Erdel, Venediklilere
Dalmaçya kıyıları ve Mora, Lehistan'a ise Podolya ve Ukrayna
bırakılıyordu. Rusya ile yapılan üç
yıllık ayrı bir anlaşma ile de Azak Kalesi Ruslara terk
ediliyor ve onların İstanbul'da daimî bir elçi
bulundurmaları kabul ediliyordu. Karlofça Antlaşması, Osmanlıların
toprak kaybıyla neticelen
şimdiye kadar imzaladıkları en ağır anlaşma idi.
I.Edirne Vakası adı verilen bir ayaklanma ile Osmanlı tahtına
III. Ahmet geçirildi (1703-1730). Rusya
bu dönemde hem Doğu Avrupa hem de Karadeniz istikametinde
topraklarını genişletme gayesini
gütmekteydi. Poltova yenilgisinden sonra Osmanlılara sığınan
İsveç Kralı XII. Şarl, iki ülke arasında
yeniden bir savaşın başlaması için bir vesile oldu. Bu savaş
ile Osmanlılar, Karlofça'da kaybettikleri
toprakları tekrar kazanma fırsatını bulacaktı. Nitekim Prut'ta
sıkıştırılan Ruslar (1711), anlaşma
yaparak, Azak'ı terk etmek zorunda kaldılar. Karadağ'da isyan
çıkartan Venedik'e karşı açılan
savaşlarda ise işgal altındaki Mora kurtarıldı. (1715). Bu
başarılar üzerine, sıranın kendisine geldiğini
düşünerek harekete geçen Avusturya, Osmanlıları yenilgiye uğrattılar.
Temeşvar ve Belgrat düştü. Osmanlılar Pasarofça Antlaşmasını
imzalayarak (1718), Temeşvar ve
Belgrad ile birlikte Küçük Eflâk ve Kuzey Sırbistan'ı
Avusturya'ya bıraktı. Dalmaçya kıyılarındaki bazı
kalelerin Venedik'e terki mukabilinde Mora muhafaza edildi.
Osmanlılardın Balkanlar ve Orta Avrupa
seferleri için staratejik bir mevkiide olan Belgrat'ın düşmesi,
ağır sonuçlar doğurmuştur. Avusturya,
Belgrat'tan Balkan içlerine sarkmakta daha başarılı olacaktır.
Lâle Devri: Pasarofça Antlaşması neticesinde ortaya çıkan
barışı iyi kullanmak isteyen Osmanlılar,
artık Avrupa karşısında savunma durumunda kalacağını anladığından,
Balkanlardaki sınır kalelerini
tahkim etme, bölge halkını yanında tutmak için vergileri
azaltma siyaseti uygulamaya ağırlık
vermekteydi. Damat İbrahim Paşa, Osmanlılara üstünlük kurmuş
olan Avrupa'yı her yönüyle tanımak
için Avrupa başkentlerine elçiler göndertti. 1718-1730 yılları
arasındaki bu dönem, sanatta lâle
motifinin işlenmesi sebebiyle "Lâle Devri" adıyla anılmaktadır.
Bu dönemde matbaa açılması, çini ve
kumaş fabrikası kurulması gibi bazı müspet yenilikler yapılmışsa
da, III. Ahmet ve saray çevresinin
şaşalı eğlenceleri ve harcamaları huzursuzluğu artırmaktaydı.
Damat İbrahim Paşa'nın, İran'a karşı
başlatılan savaşta (1722) kesin netice alamaması ve uzayan
savaş esnasında Tebriz'in sadrazamın
gizli emriyle İran'a terk edildiği haberi, muhalefetin harekete
geçmesine yetti.
Patrona Halil Ayaklanması'nın patlak vermesiyle bu dönem sona
eriyordu. Damat İbrahim Paşa ve
yakınlarıyla Sultan III. Ahmet asiler tarafından katledildiler
(1730)Bu olayın ardından III. Ahmet'in
yeğeni I.Mustafa hükümdarlığa getirildi. (1730-1754).
Kafkaslardaki sınır olaylarını bahane eden
Rusya, Kırım Tatarlarına karşı büyük bir saldırı başlattı.
Azak ve Bahçesaray Rusların eline geçti
(1739). Fransa'nın da teşvikiyle Osmanlılar, Rusya'ya karşı
savaş ilân etti. Rusya'nın yanında savaşa
katılan Avusturya da, Eflâk ve Boğdan'a girmişti. Osmanlılar
iki cephede de büyük başarılar
kazandılar. Prusya, Fransa ve İsveç'in Osmanlılara yakınlaşması,
Osmanlılar karşısında ummadıkları
bir yenilgi tadan Rusya ve Avusturya'yı barış yapmaya zorladı.
Bu savaş sırasında tekrar
Osmanlıların eline geçen Belgrat'ta bir anlaşma imzalandı (18
Eylül 1739). Belgrat Anlaşmasıyla,
Avusturya, Pasarofça barışıyla elde ettikleri tüm
topraklardan geri çekildiler. Ruslar da Azak'ı
terkederek bölgedeki kıyı ve deniz ticaretinin Osmanlı
gemileriyle yapılmasını kabul etti. Bu anlaşma
geçici de olsa Osmanlıların toparlanmasını sağlamıştır.
Savaşta Türklerin tarafını tutan Fransa'yla,
Kanuni döneminde tanınan imtiyazları genişleten ve süre
tahdidi koymayan yeni bir kapitülâsyon
antlaşması imzalanmıştır (1740). Damat İbrahim Paşa zamanında
başlayan İran savaşları Lâle
Devri'nden sonra da devam etmekteydi. Ruslar, çöküş dönemine
giren Safavilerin elindeki
Azerbaycan ve Dağıstan'ı işgal etmişlerdi.
Şirvan halkının talebi üzerine Osmanlılar duruma müdahale
etmiş, iki ülke arasında çıkabilecek
savaş Fransa'nın araya girmesiyle önlenmişti. Rusya'nın
kuzeydeki işgaline karşın Osmanlılar da
Güney Azerbaycan'ı topraklarına kattılar. Şah Tahmasp 1732'de
Osmanlılar ile barış yaptı. Bu
durumu kabullenemeyen Afşar Nadir Bey, Şah Tahmasp'ı devirerek
kendi hâkimiyetini ilan etti
(1736). Osmanlılar bazı toprakları Nadir Han'a bırakmaya razı
oldu. Her iki taraf için de yıpratıcı olan
bu uzun savaşlar, Kasr-ı Şirin antlaşmasıyla çizilen sınırların
aynen kabul edildiği 1746 anlaşmasıyla
son bulmuştur.
I.Mahmut döneminde, başarılı savaşların yanı sıra, ordu içinde
de yeni düzenlemelere gidilmiştir.
Aslen Fransız olup Osmanlı hizmetine girerek beylerbeyi olan
Ahmet Paşa, Humbaracı Ocağı'nı
kurarak (1734), batı savaş tekniklerini burada hayata geçirmiş
idi. I.Mahmut'un üvey kardeşi
III.Osman'ın (1754-1757) yerine geçen, amcaoğlu III. Mustafa (1757-1773)
zamanında da ordu
içerisinde bazı ıslahatlar devam ettirilmiştir. Nitekim onun
döneminde Tophane ıslah edilerek yeni ve
güçlü toplar dökülmüş, donanma yenilenmiştir. Ancak,
Rusya ile başlayan harpler bu yeniliklerin
yeterli olmadığını gösterecektir.
5-Gerileme Dönemi ve Gerilemeyi Durdurdurma Çabaları:
1764 yılında Rusya, Osmanlıların toprak bütünlüğünü
garanti ettiği Lehistan'ı işgal etmiş ve kaçan
mülteciler Osmanlı sınırını geçen Ruslar tarafından
katledilmiştir. Bu olay üzerine Osmanlı Devleti
Rusya'ya savaş ilân etmiştir(1768). Ruslar, Baserabya ve Kırım'ı
işgal ettikleri gibi, İngilizlerin de
yardımıyla, Baltık filosonu Akdeniz'e göndererek, Mora Rumlarını
isyana teşvik etmişler ve Çeşme'de
demirli Osmanlı donanmasını gafil avlayarak, gemileri yakmışlardır.
Bu arada Mısır'da da bir isyan
hareketi başlamıştır. Ruscuk ve Silistre önlerinde Osmanlı
kuvvetlerinin mevzii başarılar
kazanmasının ardından II. Katerina, Lehistan işini halletmeyi
plânladığından Osmanlılarla anlaşma
yapmayı kabul etmiştir. I.Abdulhamit'in (1773-1789) başa geçmesinden
sonra imzalanan Küçük
Kaynarca Antlaşması ile (21 Temmuz 1774) Kırım Hanlığı
Osmanlıdan kopartılarak sözde bağımsız
bir devlet olmuş, Baserabya, Eflâk, Boğdan Osmanlılarda kalmış,
ancak Azak ve Kabartay bölgesi
Rus hâkimiyetine geçmiştir. Ruslar bu anlaşmayla İngiltere
ve Fransa'ya tanınan kapitülâsyonları da
kazanmış ve her yerde konsolosluk açma hakkını elde ederek,
Osmanlının iç işlerine karışabileceği
bir ortamı kendine hazırlamıştır. Nitekim 1783'te Kırım'ı
işgal ve ilhak eden Rusya, Karadeniz'e hâkim
olarak, sıcak denizlere inme politikasını gerçekleştirme yönünde
büyük bir adım atmış, Ortadoksları
himaye bahanesiyle de Balkanlardaki nüfuzunu kuvvetlendirmiştir.
1 .2 .3 .5 .6 .7 .8 .9 .10 .11 .12 .13 .14 .15 .16 .17 .18 .19 .20 .21 .22 .23 .24 .25 .26 .27 .28 .29 .30