1 .2 .3 .5 .6 .7 .8 .9 .10 .11 .12 .13 .14 .15 .16 .17 .18 .19 .20 .21 .22 .23 .24 .25 .26 .27 .28 .29 .30
Yavuz Sultan Selim Devri; Henüz Trabzon'da vali iken Doğu'da
Safavilerin nasıl güçlendiğini gören
ve onlarla başarılı bir mücadeleye giren Selim, tahta çıktıktan
sonra, Anadolu'daki mezhep
mücadelesine bir son vermek için Safavilerle doğrudan savaşa
girmeyi kaçınılmaz görmekteydi.
Nihayet ordusunun başında Doğu seferine çıkan Yavuz Selim,
Çaldıran Ovası'nda Şah İsmail'in
ordusuyla büyük bir meydan muharebesi yaptı. İki Türk hükümdarının
mücadelesinden Selim üstün
çıktı (23 Ağustos 1514). Doğu Anadolu toprakları Osmanlıların
eline geçti. Yavuz, Tebriz'e kadar Şah
İsmail'i takip etti. Dulkadiroğulları beyliği Osmanlı yönetimine
alındı ve sonra ilhak edildi
(1515)Babası döneminde Memlûklara karşı yapılan seferlerin
çoğu kez başarısızlıkla neticelenmesi,
Osmanlıların doğu'da ve İslâm dünyasında üstünlük
kurmaları önündeki en büyük engel idi. Bu
sebeple, Safavi tehlikesini bertaraf ettikten sonra Yavuz, Memlûklara
karşı büyük bir ordu hazırladı.
Mısır Memlûk Sultanı Kansu Gavri, Osmanlı ordusunu Halep'in
kuzeyinde karşıladı. Ancak
Mercidabık Savaşı Osmanlıların zaferiyle son buldu (24 Ağustos
1516). Kansu Gavri savaş sırasında
öldü. Malatya'dan Sina yarımadasına kadar olan topraklar
Osmanlıların eline geçti. Kışı Şam'da
geçiren Yavuz, tekrar Mısır'a yöneldi. Yeni Memlûk Sultanı
Tomanbay ile Kahire'nin kuzeyindeki
Ridaniye mevkiinde yapılan savaşı da Osmanlılar kazandı. (22
Ocak 1517). Bu savaş Memlûk
Devleti'nin sonu oldu. Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz Osmanlı
hâkimiyetine girdi. Hülagû'nun Bağdat'ı
işgal etmesiyle Memlûk himayesine giren halifelik müessesesi
de böylece Osmanlılara geçmiş
oluyordu. Nitekim Mekke şerifi şehrin anahtarını Yavuz Sultan
Selim'e sunarak itaatini bildirmişti.
Yavuz dönemi Osmanlıların doğu'da ve İslâm dünyası'nda en
büyük güç haline geldiği bir dönemdir.
3-Yükseliş Döneminin Zirvesi: Kanuni Sultan Süleyman
Yavuz Sultan Selim'in sekiz yıl süren hâkimiyet devrinden
sonra Osmanlı tahtına oğlu I.Süleyman
geçti (1520). I.Süleyman'ın 46 yıllık saltanatında Osmanlı
Devleti siyasî, askerî ve iktisadî açılardan
zirveye ulaşmıştır. Bu sebeple dost düşman ona Kanuni,
Muhteşem, Büyük Türk gibi lâkaplarla
hitap etmiş ve tarihe de böyle geçmiştir.
Avrupa'daki Gelişmeler; Kanuni döneminde özellikle Avrupa'da
önemli dinî ve siyasî değişiklikler söz
konusudur. Güçlü Macar krallığının Osmanlı hâkimiyetine
girmesinden sonra, Kutsal Roma-Cermen
İmparatoru Şarlken en ciddî rakip hâline gelmiş, onun oluşturduğu
imparatorluğun uzantısı
durumundaki Avusturya Arşidükalığı Osmanlılara sınırdaş
olmuştur. Bu devlet ile Avrupa'nın en güçlü
hanedanı olacak olan Habsburglar Avrupa'yı âdeta
parselleyeceklerdir. Bu dönemde güçlenmeye
başlayan Protestanlık, Avrupa'da mezhep çatışmalarının şiddetlenmesine
sebep olmuştu. Doğu
Avrupa'da da Lehistan ve Ortadoks Rusya güçlenmeye başlamıştı.
Kanuni, Avrupa'daki siyasî ve dinî
çekişmelerden faydalanarak, onların birleşmemesine özen göstermiş
ve bunu bir devlet politikası
hâline getirmiştir. Yine bu dönemde Akdeniz'de ve Okyanuslarda
güçlü bir ticarî ve iktisadî filo
oluşturan İspanyol ve Portekiz donanmaları Venedik'in yerini
almış görünüyordu.
Belgrat'ın Fethi ve Macaristan Seferi; Fatih'in Sırbistan
seferinde ele geçirilemeyen Belgrat, Avrupa
içlerine yapılacak akınlar için bir sıçrama noktası idi.
Bu sebeple Kanuni, Macaristan seferine
çıktığında ilkin Belgrat'ı kuşattı ve ele geçirdi(1521).
Burayı bir üs olarak kullanan Osmanlılar artık
rahatlıkla Avrupa içlerine sefer yapabilecekti. Nitekim Şarlken'e
tutsak olan Fransa Kralı Fransuva'yı,
kendisinden yardım talep etmesi üzerine, kurtarmayı amaçlayan
Kanuni, 1526 yılında karşısındaki
ittifakı parçalamak amacıyla yeniden Macaristan üzerine bir
sefer düzenledi. 29 Ağustos 1526'da
Mohaç Meydan Muharebesi ile Macar ordularını imha eden Kanuni,
Budin'i (Budapeşte) ele geçirdi.
Macaristan'ın bir bölümü ilhak edildi ve kalan kısmı Erdel
Krallığı oluşturularak Osmanlı hâkimiyetine
alındı.
Avusturya Seferleri; Macaristan'ın ele geçirilmesi üzerine, ölen
Macar kralı ile akrabalığını öne süren
Avusturya Arşidükü Ferdinand, Macar topraklarında hak iddia
etmiş ve Budin'i işgal etmişti. Bunun
üzerine Kanuni, yeniden Macaristan'a sefer düzenledi. Budin
kurtarıldı. Ancak Kanuni'nin asıl
maksadı Viyana idi. Osmanlı ordusu şehri kuşattı ise de ele
geçirmeye muvaffak olamadı(1529).
I.Viyana Kuşatması'nın sonuçsuz kalmasından cesaretlenen
Ferdinand, Budin'i tekrar işgal etti.
Kanuni ünlü "Alman Seferi" ile mukabele ederek işgal
edilen yerleri geri aldı. Ferdinand ile
İstanbul'da bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre
Ferdinand, Macaristan üzerinde hak talep
etmeyecek ve Osmanlı hâkimiyetini tanıyacak ve elinde
bulundurduğu Macaristan'a ait topraklar için
de Osmanlılara vergi verecekti.(1533).
Ferdinand'ın Macar kralının ölümünü fırsat bilerek anlaşmayı
bozması üzerine Kanuni yeniden
sefere çıktı. 1562'deki bu sefer sonucunda Macaristan'da Erdel
Beylerbeyliği oluşturuldu.
Avusturyalılar fırsat buldukça Macar topraklarına tecavüz
etmişler ve her seferinde de Osmanlılardan
gerekli cevabı almışlardır. Nitekim Kanuni'nin son seferi de
Avusturya'ya karşı olmuş ve Zigetvar
Kalesi kuşatılmıştır (1566)
Fransa ile Münasebetler ve İlk Kapitülâsyon; Avrupa birliğini
sağlamak isteyen Roma-Cermen
İmparatoru Şarlken, bu maksatla Fransız Kralı Fransuva'yı
esir etmişti. Kendisinden yardım isteyen
kral ile iyi ilişkiler kuran Kanuni böylece Şarlken'e karşı
bir müttefik kazanmış oluyordu. 1535
yılında iki ülke arasında ticaret ve dostluk anlaşması
imzalandı. Anlaşma ile her iki ülke serbest
ticaret hakkı elde edecek ve bu haklar iki hükümdarın yaşadığı
sürece geçerli olacaktı. Lâkin
kapitülasyon adıyla tarihe geçecek olan bu ticarî imtiyazlar
sürekli hâle getirilmiş, sonraki devlet
adamlarının basiretsizliği sebebiyle tek taraflı işlemeye başlamış
ve başka devletlere de imtiyazların
tanınmasıyla Osmanlı ekonomisi giderek dışa bağımlı hâle
gelmiştir.
İranla Münasebetler; Şah İsmail'in yerine geçen oğlu I.Şah
Tahmasp, babası gibi, Osmanlıların
düşmanı olan Venedik ve Avusturya ile ittifak kurmakta bir
beis görmüyordu.
Osmanlı ordusu, Avrupa'ya sefere çıktığında Safaviler, Doğu
Anadolu topraklarına karşı saldırıya
geçiyordu. Bu sebeple, Kanuni, Irakeyn (iki Irak; Irak-ı Acem
ve Irak-ı Arap) seferi diye bilinen bir
sefere çıktı (1534-35). Tebriz ve Bağdat Osmanlı topraklarına
katıldı. Osmanlının Avrupa ile
ilgilenmesinden yararlanan Safaviler fırsat buldukça yeniden
harekete geçtiklerinde, bölgeye 1555
yılına kadar Nahcivan ve Tebriz üzerine birkaç kez sefer düzenlenmiştir.
Osmanlılar karşısında fazla
bir varlık gösteremeyen Şah Tahmasp nihayet barış anlaşması
imzalamayı kabul etmek zorunda
kalmış ve Amasya Antlaşması (1555) ile Osmanlı üstünlüğünü
kabul ederek Bağdat, Tebriz ve Doğu
Anadolu'nun Osmanlı hâkimiyetinde olduğunu tasdik etmiştir.
Deniz Seferleri ve Fetihler; Kanuni devri karada olduğu gibi
denizlerde de büyük bir üstünlüğün
sağlandığı bir devirdir. Fatih'in alamadığı, St.Jean şövalyelerinin
elindeki Rodos ve çevresindeki
adacıklar, başarılı bir kuşatma sonunda ele geçirilmiş(1522),
II. Bâyezid zamanından beri Akdeniz'de
serbestçe faaliyet gösteren Barbaros kardeşlerin devlet
hizmetine alınmasıyla deniz ve kıyılarda pek
çok yer Osmanlı hâkimiyetine dahil olmuştur. Cezayir'i
ellerinde bulunduran ve Osmanlılar adına,
1492 yılında İspanya'da soy kırıma uğrayan Musevîleri İstanbul'a
gemilerle nakleden Barbaros
kardeşler haklı bir üne sahip olmuşlardı. 1533 yılında
Cezayir'i Osmanlılara bırakarak kaptan-ı
deryalık görevini kabul eden Barbaros Hayrettin Paşa (Hızır
Reis), 1538 yılında Andrea Doria
komutasındaki Haçlı donanmasını Preveze'de büyük bir
bozguna uğratarak, Osmanlılardın Akdeniz'in
tek hâkimi olduğunu bütün dünyaya kabul ettirdi.
Barbaros'un ölümünden sonra yerine geçen Turgut Reis de
fetihlere devam etti.Nitekim St. Jean
şövalyelerinin elinde bulunan Trablusgarp onun tarafından
fethedilmiş (1551), Preveze'den sonraki en
büyük deniz zaferi sayılan Cerbe Savaşı sonunda Haçlı
donanması bir kez daha hezimeti tatmıştır.
Sadece Akdeniz'de değil Kızıl Deniz ve Hint Okyanusunda da
Osmanlı donanması faaliyette
bulunmuştur. Uzak denizlerde istenilen sonuçlar elde edilememişse
de bu dönemde Yemen ve
Arabistan'ın güney kıyıları ile Habeşistan ele geçirilmiştir.
Kanuni'nin Ölümü ve Sonrası; Zigetvar Muhasarası esnasında
hastalanan Kanuni kalenin fethini
göremeden 66 yaşında öldü (1566). Siyasî, askerî ve
iktisadî bakımlardan Osmanlıyı zirveye çıkaran
bu büyük hükümdarın yerine geçen ne II. Selim (1566-1574)
ne de III. Murat (1574-1595) aynı
evsafta kişiler değillerdi. Ancak Kanuni devrinde başlayan
fetih rüzgârları o derece şiddetliydi ki, bu
hükümdarlar devrinde de hızını devam ettirebildi. Şüphesiz
bu başarılarda sadrazam Sokullu Mehmet
Paşa'nın dirayetli siyasetinin de rolü büyüktür. Anadolu'nun
Akdeniz'e bakan kıyılarında bir çıban
başı gibi duran Venedik'in elindeki Kıbrıs bu fetih rüzgârıyla
kuşatıldı. Lala Mustafa Paşa
komutasındaki Osmanlı donanması adayı ele geçirir geçirmez
(1571), buraya Anadolu'nun çeşitli
sancaklarından Türkler yerleştirildi. Artık Kıbrıs da Türk
olmuştu. Bu durumu hazmedemeyen
Venedik, İspanyol, Malta donanmaları papa ve diğer bazı
Avrupa devletlerinin de desteği ile harekete
geçerek büyük bir savaş filosu oluşturdular. Korent Körfezi
yakınlarında, İnebahtı önlerinde yapılan
deniz savaşını Osmanlılar kaybetti (1571).
Ancak kendileri de oldukça fazla zaiyat verdiğinden, Haçlı
donanması Osmanlı kadırgalarını takip
edecek durumda değildi. Sokullu kısa zamanda donanmayı
yenileyerek yeniden Akdeniz'e indirdi.
Venedik bu durum karşısında yeni bir savaşı göze alamadı
ve Osmanlılara vergi vermeyi kabul etti.
Kılıç Ali Paşa komutasındaki donanma Tunus'u yeniden Osmanlı
topraklarına kattı (1574). Bu
esnada II.Selim ölmüş ve yerine III. Murat geçmişti. Bu padişah
devrinde, Şah Tahmasp'ın ölümüyle
çalkanan İran'a savaş açıldı (1576) Gürcistan ve
Azerbaycan'ın büyük bir kısmının ele geçirilmesiyle
neticelenen ilk seferden sonra savaş 15 yıl sürdü. Bu uzun
savaş ile daha fazla yıpranmak
istemeyen Osmanlı Devleti ile İran arasında 1590'da bir barış
anlaşması yapıldı. Yine bu dönemde
başlayan Türk-Macar Savaşı I.Ahmet devrine kadar devam etti.
Don ve Volga nehirlerini birleştirmeyi
amaçlayan kanal projesi ile Süveyş kanalı teşebbüsünün
mimarı olan Sokullu'nun 1579'daki ölümü
ile Osmanlı Devleti büyük bir yara almıştır. Özellikle III.Murat'ın
oğlu III.Mehmet'in (1595-1604),
hükümet işlerini annesine bırakıp, bir köşeye çekilmesi
Osmanlı'yı XVII. yüzyılda daha kötü yılların
bekleyeceğinin âdeta habercisi idi.
4-Duraklama Dönemi ve Son Başarılar
III. Mehmet zamanında Avusturya'ya karşı devam ettirilen savaşlarda
Eğri, Kanije ve Haçova
zaferleri elde edilmişse de I. Ahmet (1604-1617), Zitvatorok
Antlaşmasını imzalayarak (1606),
Osmanlının, Avrupa'daki üstünlüğünün sona erdiğini bir
anlamda kabul ediyordu. Her ne kadar ele
geçen topraklar bu anlaşmayla Osmanlıda kalıyorsa da, artık
iki devletin "eşit" sayıldığı hükme
bağlanmıştı. XVI.yüzyıl başlarından itibaren Avusturya ve
İran'la girilen uzun savaşlar, ehliyetsiz
idareciler, liyakatin yerini iltimas ve rüşvetin alması, buna
bağlı olarak devletin askerî ve iktisadî
düzeninin temelini oluşturan timar sisteminin bozulmaya başlaması,
devletin güç ve otoritesini,
halkın huzur ve asayişini güvenliğini sarsmıştır. XVII. yüzyıla
girilirken bu olumsuz şartlar, anarşinin
artmasına sebep olmuştur. Merkez ve taşra teşkilâtında görülen
bozulmalar, pek çok isyanın
çıkmasını ve dolayısıyla devlet nizamının sarsılmasını
beraberinde getirmiştir. Bu isyanları üç grupta
toplamak mümkündür; Taşrada çıkan Celalî İsyanları,
Eyalet isyanları ve İstanbul merkezli kapıkulu
isyanları. Celalî isyanlarının en önemli sebepleri, yukarıda
da belirttiğimiz gibi, devletin uzayan
savaşlara bağlı olarak azalan gelirlerini karşılayabilmek için
vergileri artırması, timar sistemindeki
bozulmalar ve köylünün artan vergilere karşı huzursuzlukları
idi. Halkın devlete olan güveninin
sarsılması, isyancıların gücünü daha da artırıyordu.
Kalenderoğlu, Karayazıcı, Deli Hasan gibi
Celâlîlerin isyanlarına, medrese öğrencisi suhteler ve başıboş
leventlerin isyanları da eklenince,
devlet isyanları bastırmada oldukça zorlandı. Bu isyanlar yüzünden
özellikle Anadolu'da dirlik ve
düzenlik kalmadığı gibi, iktisadî durum da oldukça bozulmuştur.
Yine bu otorite boşluğu nedeniyle
Erzurum ve Sivas gibi yerlerin valileri ile Yemen, Bağdat, Eflâk,
Boğdan gibi bağlı eyaletlerin yerli
yöneticileri de isyan etmişlerdi.
1 .2 .3 .5 .6 .7 .8 .9 .10 .11 .12 .13 .14 .15 .16 .17 .18 .19 .20 .21 .22 .23 .24 .25 .26 .27 .28 .29 .30