1 .2 .3 .5 .6 .7 .8 .9 .10 .11 .12 .13 .14 .15 .16 .17 .18 .19 .20 .21 .22 .23 .24 .25 .26 .27 .28 .29 .30

Gürcüler üzerine ikinci kez sefer düzenlemek üzereyken hastalanarak öldü (1204). II.Süleyman'ın
hükümdarlığının son yıllarında dördüncü kez Haçlı seferi düzenlenmiştir. Selahaddin Eyyubî'nin
yerine geçen Melik Adil Seyfeddin'in Yafa ve çevresindeki kaleleri alması üzerine Papa, yeni bir
sefer çağrısında bulunur. Bizans'taki taht mücadelesinden faydalanmak isteyen Haçlılar, çağrıldıkları
İstanbul'u işgal ederek burada bir Lâtin Devleti kurdular (1204) . Bunun üzerine Laskaris, Bizans
başkentini İznik'e taşımak zorunda kalır. Komnenler diye bilinen diğer hanedan kolu ise Trabzon'a
yerleşir.II.Süleyman Şah'ın ölümü üzerine, oğlu III.Kılıçarslan başa geçtiyse de, özellikle
Türkmenlerin desteğini alan I.Keyhüsrev onu saf dışı bırakarak ikinci kez tahta çıktı (1205). Büyük
oğlu İzzeddin Keykâvus'u Malatya'ya, küçük oğlu Alaaddin Keykubad'ı ise Tokat'a melik tayin eder.
İznik'teki Bizans İmparatoru Laskaris ile ittifak kuran II.Süleyman Şah, Lâtinler ve Trabzon'a
yerleşen Komnen hanedanına karşı mücadele eder. Nitekim Aleksi Komnen'i yenerek, Samsun ve
çevresini ele geçirir (1206). Böylece Karadeniz ticaret yolu güvenlik altına alınır. Aynı maksatla
Akdeniz'in önemli limanlarından olan Antalya fethedilir (1207) ve Türkiye Selçukluları bir kara devleti
olmaktan çıkar. Laskaris, Selçukluların topraklarını genişletmesi üzerine ittifakı bozar. Alaşehir'de
yapılan savaşta Bizans yenilgiye uğrar. Fakat ordunun ganimete dalması sebebiyle, disiplin bozulur.
Durumdan faydalanan Bizans askerleri Gıyaseddin Keyhüsrev'i şehit ederler (1211 ).
Keyhüsrev'in veliaht tayin etmeden ölmesi, kardeşler arasında yeni bir mücadelenin doğmasına
sebep olur. Devlet büyüklerinin çoğu Malatya'daki İzzeddin Keykâvüs'ü destekler ve onu sultan ilân
ederler (1211). Tokat'daki Alaaddin Keykubad'ın arkasında ise Danişmentli Pervâne ve amcası
Tuğrul Şah vardır. Alaaddin Keykubad kardeşine yenilir ve Ankara'ya kaçar. Burada ele geçirilen
Keykubad, Malatya'daki Minşar Kalesi'ne hapsedilir (1212).İzzeddin Keykavüs ticarete büyük önem
vermektedir. Bu maksatla Kıbrıs ile ticaret anlaşması imzalar. Anlaşma ile her iki ülkenin tüccarları
için ticaret kolaylıkları sağlanır. Akdeniz'den sonra Karadeniz ticaretini de güvenlik altına almak için
Sinop kuşatılır.Aleksi Komnen esir edilir (1214). Şehre zenginler yerleştirilerek, ticarî hayata
Türklerin katılması sağlanır.Kardeş kavgasından faydalanarak Selçuklu topraklarına giren Ermeniler
üzerine ordu sevk edilir. Keban yakınlarında Ermeniler hezimete uğrar. Kral Leon Selçuklu
hâkimiyetini tanımak zorunda kalır (1218 ). Aynı tarihlerde Eyyubîler ve Artuklularla mücadele edilir.
Bir ara Halep ve civarı ele geçirilirse de Selçuklu öncü kuvvetleri Eyyubîlere yenilir. İntikam almak
için ordusunun başına geçen Keykavüs, Malatya'ya geldiği sırada hastalanır ve burada ölür. Sivas'ta
yaptırdığı darüşşifa (hastane) yakınındaki türbeye defnedildi (1220). İzzeddin Keykâvüs zamanında
Anadolu'da ticarî faaliyetlere öncelik verilmiştir. Ticaret hayatının canlanması için birçok kervansaray
yapılmış, ticaret anlaşmaları imzalanmıştır.
Türkiye Selçuklularının Altın Çağı : I.Alaaddin Keykubad Zamanı: Kardeşler arası mücadelede
İzzeddin Keykavüs'ün tarafını tutan devlet adamları, Alaaddin Keykubad'dan çekinmekteydiler. Buna
rağmen vezir Seyfeddin Ayaba'yı tutuklu olduğu Malatya'ya gönderdiler. Vezir Ayaba, Alaaddin
Keykubad'a intikam almayacağına dair ahidnâme (sözleşme) imzalattı. Böylece Alaaddin
Keykubad Selçuklu tahtına geçti (1220) .Alaaddin Keykubad, devlet işlerinde mutlak hâkim olmak
istiyordu. Bu sebeble anlaşmaya rağmen, bir kısım devlet adamını ve komutanları tasfiye etmeye
karar vermişti. Düzenlediği bir eğlencede, başta veziri Seyfeddin Ayaba olmak üzere bunların
hepsini hapsedip, öldürttü (1223 ). Bu hareketi, devletin güçlenmesini sağlamıştır. Moğol tehlikesinin
yaklaşması üzerine Keykubad, Konya, Sivas, Kayseri gibi şehirleri surlarla çevirdi. Anadolu'nun
doğusundaki kaleleri onarttı veya yenilerini yaptırdı.Keykubad, Lâtin işgalinden sonra Rumların
eline geçen Kolonoros (Kandelor) kalesini kuşattı. Burası askerî ve ticarî bakımdan büyük öneme
sahipti. 100 mancınıkla kuşatılan Kolonoros, 1223'de Selçukluların eline geçti . Burada bir tersane
kuruldu, şehrin surları yenilendi. Selçuklu sultanının adından dolayı buraya Alâiye denildi (Bugünkü
Alanya). Alaiye devletin kışlık merkezi oldu . Tersanelerde yapılan gemilerle hem ticarî faaliyetler
hem de askerî faaliyetler hız kazanmıştır. Kırım'daki Sogdak limanına, Sinop'tan bir donanma
gönderildi. Emir Çoban komutasındaki donanma Soğdak'ı ele geçirdi.
Çevredeki Rus knezlikleri (prenslik) itaat altına alındı (1224). Buraya tüccarlar ve din adamları
gönderildi . Bu sefer Selçukluların düzenlediği ilk denizaşırı seferdir.Güneyden gelen tüccarlar,
Ermeniler tarafından saldırıya uğramaktaydı. Bu nedenle, Keykubad, komutanlarından Çavlı ve
Ertokuş'u Ermeniler üzerine gönderdi İçel ve çevresi alınarak buraya Türkmenler yerleştirildi (1226).
Aynı yıl Diyarbakır (Amid) Artukluları, Eyyubîlere bağlanmak isteyince, Keykubad doğu seferine
çıktı. Eyyubî-Artuklu ordularını yenerek, Artukluları tekrar kendisine bağladı. Ancak Moğol tehlikesi
gittikçe yaklaşmaktaydı. Bu sebeple doğudaki kaleleri onarttı. Moğollara karşı Eyyubîlerle ittifak
kurma gereğini duydu. Esir ettiği Eyyubî komutanlarını serbest bıraktı. Melik Adil'in kızıyla
evlenerek, ittifakı daha da güçlendirdi. Erzincan ve Kemah'ı alarak Mengücekli Beyliğini
topraklarına kattı (1228). Böylece Moğollara karşı alınacak tedbirler tamamlanmış
oluyordu.Celaleddin Harzemşah ile Mücadele ve Yassı-çemen Savaşı: Moğol istilâsına uğrayan
ülkesini terk etmek zorunda kalan Celaleddin Harzemşah, Doğu Anadolu bölgesine gelmişti.
Alaaddin Keykubad, Moğol tehlikesinin büyüklüğünü bildiğinden Eyyubiler'den sonra Harzemşah
Celaleddin'e de ortak hareket etme teklifinde bulundu. Ancak Celaleddin, kendisini Büyük
Selçukluların vârisi gördüğünden, Türkiye Selçukluları'nı hâkimiyeti altına almak istiyordu.
Selçukluların Erzurum hâkimi Cihanşah'ın da kendine katılması ve kışkırtmaları onu daha da
cesaretlendiriyordu.
Nitekim Ahlat'ı kuşatarak niyetini göstermiştir. Alaaddin Keykubad, veziri Altun Aba'yı göndererek,
son kez anlaşmak istediğini bildirdi.Fakat bu teşebbüsler sonuç vermeyince savaş hazırlıklarına
girişildi. İhtiyatlı davranan Keykubad rakibini önemsiz görmüyordu. Her iki tarafın ordusu da yaklaşık
40 bin kişiden oluşmaktaydı. İki ordu Erzincan yakınlarındaki Yassı-çemen mevkiinde karşılaştı.
Ordusunun büyük bir kısmını kaybeden Celaleddin Harzemşah, bu acı mağlûbiyetten sonra Trabzon
Rumlarına sığınmak zorunda kaldı (1230). Ülkesine dönmek isteyen Celaleddin bir yıl sonra öldü.
Müttefiki Cihanşah esir edildi, Erzurum ele geçirildi. Ahlat , tekrar Eyyubi emirine iade
edildi.Celaleddin Harzemşah'ın yenilmesiyle artık Selçuklular ve Moğollar komşu olmuşlardı.
Harzemşah ordusundan geriye kalanları da hizmetine alan Keykubad, bir yandan Doğu
Anadolu'daki tedbirleri artırırken, öte yandan Moğollarla anlaşma yapmak istiyordu. Bu sebeple
Karakurum'daki Moğol Hakanı Ögeday'a elçi gönderdi. Ögeday, Selçukluların kendine bağlanmasını
barış için şart koşmaktaydı.Doğu Anadolu'yu tamamen ele geçiren Keykubad, buralara Türk nüfusu
yerleştirmekteydi. Eyyubiler'e bıraktığı Ahlat'ı da alarak buraya Türkleri yerleştirdi (1232). Bunun
üzerine Eyyubîler ittifakı bozarak Anadolu'ya ordu gönderdiler. Ancak Selçuklular bu orduyu
mağlûp etti. Urfa, Harran , Harput gibi şehirler Eyyubiler'den alındı (1235 ). Moğol tehlikesine dikkati
çeken Abbasi halifesi iki tarafı da ikna etti. İttifak tekrar kuruldu. Ancak elçilere verdiği ziyafet
sırasında zehirlenen Alaaddin Keykubad 1237 yılında vefat etmiştir.
Alaaddin Keykubad zamanı, her açıdan Selçuklular'ın en parlak dönemini oluşturur. Anadolu'daki
Türk siyasî birliği tamamen gerçekleşmiş, devlet en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Ülkenin dört bir
yanında imar faaliyetleri hız kazanmıştır. Uzak görüşlülüğü sayesinde Moğol tehlikesi onun
zamanında atlatılmştır. Ancak zamansız ölümü, Selçuklular ve İslâm dünyası için gerçek bir kayıp
olmuştur.Türkiye Selçuklu Devleti'nin Dağılması: Keykubad'dan sonra Selçuklu tahtına
II.Gıyaseddin Keyhüsrev geçti (1237-1246). Ancak asıl güç veziri Saadeddin Köpek'te idi. Bu vezir
türlü hilelerle büyük komutan ve devlet adamlarını öldürttü. Bunlar arasında II.Kılıçarslan ve
Keykubad devrinde üstün hizmetleri bulunanan Altun-Apa, Emir Pervane ve ünlü komutan Kemalettin
Kâmyar ilk akla gelenlerdir. Harzem Beylerinden Kayır Han'ın katledilmesi ise tam bir felâketle
sonuçlanmıştır. Liderlerinin öldürülmesi üzerine Harzemşah askerleri isyan ederek Doğu
Anadolu'nun büyük bir kısmını tahrip ettiler. Nihayet bu olayların sorumlusunun Saadeddin Köpek
olduğunu anlayan II.Keyhüsrev, vezirini öldürttü (1239). Celâleddin Karatay 'ı vezirliğe
getirdi.Babaîler İsyanı: Devlet otoritesinin sarsılması üzerine Doğu ve Güneydoğu'daki Türkmenler
huzursuzlanmışlardı. Devlet Türkmenlere karşı şiddetli tedbirler alınca Türkmenler patlamaya hazır
hâle gelmişlerdi. Baba İshak adındaki derviş bu durumdan faydalanarak, Türkmenleri etrafında topladı
ve büyük bir isyan başlattı .
Üzerine gönderilen orduları yenen isyancı Türkmenler, Adıyaman ve Maraş'tan sonra Amasya ve
Tokat'a kadar isyanı yaydılar. Nihayet Kırşehir dolaylarında Selçuklu ordusu, Türkmenleri yendi.
Baba İshak'ın öldürülmesiyle, isyan güçlükle bastırılabildi (1240).Kösedağ Savaşı : Baba İshak
İsyanı, devlet otoritesinin ve gücünün daha da zayıflamasına yol açmış idi .Bu isyana kadar, Türkiye
Selçuklularından çekinen Moğollar, artık devletin bir isyanı karşılamaya bile gücünün yetmediğini
düşünmeye başladılar. Bir Moğol ordusu, Erzurum'u kuşatarak, şehri yağma etti. Böylece
Selçuklular'ın kuvvetini sınayan Moğollar, istedikleri sonucu alınca Anadolu'ya Baycu Noyan
komutasında bir ordu gönderdiler. II.Gıyaseddin Keyhüsrev, Moğol ordusunu Sivas-Erzincan
arasındaki Kösedağ mevkiinde karşıladı. Selçuklu ordusunun 80 bin kişiyi bulan kuvveti karşısında,
Baycu Noyan'ın 30 bin iktisadî bulunmaktaydı. Bu sayı üstünlüğüne rağmen, Selçuklu ordusu iyi
yönetilmemekteydi. Henüz öncü kuvvetlerin yenilmesi üzerine, sultan ve komutanlar savaşın
kaybedildiğini düşünerek, savaş bölgesinden kaçtılar. Moğollar bile, Selçukluların taktik gereği
çekildiklerini zannederek uzun süre onları takip etmediler (1243 ).Kösedağ Savaşı'ndan sonra Moğol
orduları Sivas, Erzincan ve Kayseri'yi zapt ederek, bu kültür merkezlerini yağmaladılar; katliamlara
giriştiler. II.Gıyaseddin Keyhüsrev, her yıl vergi vermek suretiyle Baycu Noyan ile bir anlaşma yaptı.
Böylece Selçuklu Devleti, Moğolların hâkimiyetine girmiş oluyordu.
Selçuklulara bağlı olan Anadolu'daki beylikler ve Trabzon Rumları bağlarını kopardı. Moğollar bu
dönemden sonra istedikleri kişiyi Selçuklu tahtına getirmeye başladılar. Artık Selçuklu sultanları
âdeta onların memuru gibi hareket etmeye başladılar. Ülkede dirlik düzenlik kalmamıştı. Türkiye
Selçukluları'nın Son Zamanları ve Devletin Yıkılışı:1246'da Keyhüsrev öldü, üç oğlu arasında taht
mücadelesi başladı. Bu esnada vezir Celaleddin Karatay ülkeyi toparlamaya çalışmaktaydı.
Karatay'ın da ölmesi üzerine karışıklık iyice arttı. Moğollların büyük hanı Kubilay, batı seferleri için
kardeşi Hülagu'yu görevlendirmişti. Hülagu, İran merkez olmak üzere İlhanlı Devleti'ni kurmuştu.
Böylece Türkiye Selçukluları da İlhanlılara bağlanmış oluyordu. Vezir Karatay'ın ölümü üzerine
Hülagu, Anadolu'ya Baycu Noyan komutasında ikinci bir ordu yolladı (1254). Hülagu'nun emriyle
Selçuklu ülkesi, Kızılırmak sınır olmak üzere ikiye bölündü. Kızılırmak'ın doğusu IV.Kılıçarslan'a;
batısı ise II.İzzeddin Keykavüs'e bırakıldı. Ancak asıl yönetim vezirliğe getirilen Muîniddin Süleyman
Pervane' de idi. Muîneddin Pervane, ölene değin devletin bütün gücünü elinde toplamıştır. Bu
nedenle 1262-1277 yılları arasına Muîniddin Pervane Devri de denilmektedir. Çok kurnaz bir
politikacı olan bu kişi, olumsuz davranışlarına rağmen, halkı bir ölçüde rahatlatmış idi. Bir taraftan
İlhanlıları oyalayarak, onların Anadolu'ya girmelerini önlerken, diğer yandan İlhanlılar'a karşı
Memluklular'ı gizlice ülkeye davet etmekteydi.
Memlûk Türk Hükümdarı Baybars, Moğollara ilk yenilgiyi tattıran kişi olmuştu (1260). Muîniddin
Pervane gibi Anadolu'daki bir kısım beyler de onu Anadolu'ya davet etmekteydiler. Aralarında yapılan
gizli görüşmeye göre Sultan Baybars Anadolu'ya geldiğinde Selçuklu beyleri de kendilerine
katılacak ve İlhanlılarla mücadele edilecekti. Baybars ordusuyla Anadolu'ya girdi. Fakat
İlhanlılardan çekinen Muîniddin Pervane ve beyler Baybars'ı karşılamadılar. Elbistan Ovasında
yapılan savaşta Moğol ordusu büyük bir yenilgiye uğratıldı (1277 ). Kayseri'ye giren Sultan Baybars,
Selçuklu tahtına oturdu . Fakat kendisini yardıma çağıranlar, yanına gelmediği için burada daha fazla
kalmadı . Ülkesine geri döndü. Anadolu'ya giren İlhanlı Hükümdarı Abaka, Elbistan Ovası'ndaki
yenilgi karşısında büyük bir öfkeye kapıldı. Şehirler yağmalandı ve 200 binden fazla Türkmen
katledildi. İkili oynadığını düşündükleri Muîneddin Pervane de ortadan kaldırıldı (1277 ). Muîneddin'in
Pervâne'nin ölümünden sonra İlhanlılar, devlet işlerine daha çok müdahale etmeye başladılar. Halk
üzerindeki baskılarını da gittikçe artırdılar. Vezirliğe getirilen Fahreddin Ali (Sahib Ata), İlhanlı
baskısını hafifletmeye çalıştı. Sahib Ata'nın ölümünden sonra (1288) devlet bir daha toparlanamadı.
İlhanlı Hükümdarı Gazan Han'ın emriyle, III.Keykubad öldürüldü. Yerine II.Gıyaseddin Mesut
getirildi. Bu kişi İlhanlılar'ın sıradan bir memurundan farksız değildi. Nihayet onun ölümünden sonra,
Selçuklu sülalesi ortadan kalktı. Artık Türkiye toprakları doğrudan İlhanlı Devleti'ne bağlandı (1308).
İlhanlılar, sınır boyunda yaşayan Türkmen beyleri üzerinde istedikleri hâkimiyeti kuramamışlardır.
Nitekim henüz 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey, Selçuklu şehzadesi olduğu iddiasındaki
Siyavuş'un (Cimri) isyanını destekleyerek gücünü göstermiştir. Hatta Selçuklu başkenti Konya'yı ele
geçirerek onu tahta oturtmuştu. İşte bu Türkmen beyleri, Türkiye Selçuklularının çöküntüye uğradığı
zamanlarda, özellikle sınır boylarında faaliyetlerini artırmışlardır. Böylece Selçuklu Devleti'nin yerine,
içlerinde Osmanlıların da bulunduğu yeni beylikler kurulacaktır.
Anadolu Selçuklularının Hâkimiyetinden Sonra Kurulan Türkmen Beylikleri
Uc Teşkilâtı ve Uc'larda Hayat: Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu, sürekli olarak Türkmen
(Oğuz) göçlerine sahne olmuştur. Kalabalık kitleler hâlinde gelen Türkmenler, Bizans sınırına
kaydırılmıştır. Böylece hem daha önce yerleşen halkın toprakları korunmuş, hem de Bizans'a karşı
mücadele eden Türkmenler sayesinde sınırlar genişletilmiştir. Bu siyaset, Anadolu'nun
Türkleşmesinde önemli rol oynamıştır. XIII. yüzyılda Moğolların baskısıyla Anadolu'ya gelen
Türkmenlerin de sınır boylarına yerleştirilmesiyle uc hayatı gittikçe önem kazanmıştır.Türkiye
Selçukluları devrinde Bizans sınırına uc (uç) adı verilmekteydi.
Sinop, Kastamonu, Bolu, Eskişehir, Kütahya, Denizli ve Antalya hattının doğusunda kalan bölgeler
uc (sınır) olarak nitelendirilmiş ve buralarda uc teşkilâtı oluşturulmuştur. Sınır bölgesine yerleştirilen
Türklere ise uc etrâki (Sınır Türkleri, Türkmenleri) denilmiştir. Uc beyi unvanı verilen Türkmen
aşiretlerinin liderleri, merkezden görevlendirilen emirlerin sorumluluğu altındaydılar. Meselâ XIII.
yüzyılda Yağıbasan oğulları, Sahib Ata oğulları Selçukluların "Uc Emirleri" idiler.Uc beyleri emrindeki
Türkmenlerle beraber, Bizans sınırlarına sürekli akınlar düzenleyerek, onları yıpratmaktaydı. Nitekim
kalabalık Haçlı ordularını da, Selçuklu kuvvetlerinden çok, uc Türkmenleri hırpalamıştır. Bizans'a
karşı yaptıkları akınlarda, serbest hareket eden Türkmenler, bazen Selçuklu Devleti'ni dahi zor
durumda bırakmışlardır. Ancak Selçuklu idaresi bu beylerin sınır akınlarına hiçbir zaman müdahale
etmemiştir. Bizans'a karşı Türkmenlerin yaptıkları mücadele, din uğruna yapılan gaza ve cihat olarak
nitelenmekteydi. Bu sebeple uc beylerinin akınlarına gazi-dervişler (alp-eren), Ahi teşkilâtına mensup
esnaf şeyhleri vb. de bizzat katılmaktaydılar. Böylece fethedilen bölgeler kısa sürede Türk- İslâm
hayatına geçmekteydi. Bölgede yaşayan gayrimüslim halk Bizans'ın yüklediği ağır vergilerden ve
dinî baskılardan bıktığı için, Türk idaresine daha sıcak bakmaktaydı. Çünkü uc beyleri onlardan daha
az vergi talep ediyor, dinî yaşantısına karışmıyordu. Bütün bunlar Uc beylerinin gittikçe güçlenmesini
sağlamaktaydı.

1 .2 .3 .5 .6 .7 .8 .9 .10 .11 .12 .13 .14 .15 .16 .17 .18 .19 .20 .21 .22 .23 .24 .25 .26 .27 .28 .29 .30